EROL ERKEN


19 MAYIS DEYİNCE

Aç radyonun sesini sonuna kadar, "Bir zamanlar maziye bak " şarkısı çalınmakta....


19   MAYIS   DEYİNCE.........

 

 

                                                    Aç radyonun sesini sonuna kadar

                                                   "Bir zamanlar maziye bak " şarkısı çalınmakta....

 

 /resimler/2019-5/18/1356239277574.jpg

 

     Lisedeyiz...Bilecik´te, Ertuğrul Gazi Lisesinde...Akşam yemeğini yedikten sonra oturmuş Heredotun gönül serüvenlerini dinlemekteyiz. Ertesi gün 19 Mayıs Bayram´ı...

     Kapıdan hışımla giren müzik öğretmeni Zoti Mehmet ( Allah ona rahmet etsin )

    -Deminden beri seni arıyorum Erol Efendi, diye bağırdı, si bemolden..

    -Buyurun hocam, hayırdır.

    -Bizden şer sadır olmaz efendi.Toparlan,müdür bey emretti, Beden Terbiyesine gitmen gerekiyor, hem de en acele tarafından.

    -Müdür Bey bu akşam vakti bizi neden aramakta sayın hocam.

    -Yarın Bayram´a çıkılacak  Belediye bandosunda trampetçi bulunamamış da seni münasip gördük.

    -Etmeyin,eylemeyin hocam. Bizim ne işimiz olabilir Belediye bandosunda ? Evvel emirde bizim cüssemiz uygun değildir bandoda çalmaya.

    -Ukalalık istemez efendi. Toparlan, ve de yola çık ki mahçup olmayalım cümle aleme.

     Bizi seçmesi hocanın, övünmek gibi olmasın trampet takımının şefi olmamızdan.

     Beden Terbiyesi Müdürlüğü şimdiki Halk kütüphanesinin olduğu yerde ,iki katlı ahşap bir bina.

     Yola revan olduk,çıgara eşliğinde vardık müdürlüğün üst katına...İri yapılı, kavruk bir adam bizi beklemekte.

    -Gel bakalım aslanım dedi, yarı anlaşılır bir sesle.Mehmet Beyin gönderdiği talebe sen olsan gerektir. 

     Oturduk. Onun elinde davul, benim elimde trampet başladık tempo vurmaya.

     Bizim görevimiz davulun ara verdiği yerde trampete vurmakmış. Tempo kesilmiyor sizin anlayacağınız. Yarım saat gibi bir çalışmadan sonra aferin alarak sabah yedi otuzda buluşmak üzere ayrıldık müdürlük binasından.

     Lacivert takım elbise,beyaz gömlek,siyah kravat... Zoti Mehmet Beyin teftişinden on numara alarak soluğu Belediye bandosunda aldık.

     Belediye bandosu....Üniforma hak getire. Bayramlık olmasa da evdeki en iyisinden ceketle pantolon. Ayrı renkte elbiseler her birinde.

     Adamlara bakıyorum. Bizim köy düğünlerinde kimi klarnet, kimi keman, kimi cümbüş çalan çalgıcı takımı bunlar. Hey Allah´ım diyorum,arkadaşlar neler diyecekler bayram sonrası, nasıl dalga geçecekler kim bilir bu zan-zan alayından.

     Çok yazıp başınızı ağrıtmayayım. Bayram bitti. Arkadaşların söylediklerini nakletmeyeceğim defterde yer kalmadığı için.

     Aradan günler geçti. Beden Terbiyesi binası bizim yol güzergahımızda. Konak kahvesi müdavimleri olduğumuzdan hep önünden geçmekteyiz.

     Bir akşam üstü, Konak kahvesi ziyaretine giderken üst kat pencerelerin birinden o iri yapılı ,kavruk adam adımızı seslemekte;

     Yukarıya, yanına çıktım.Masada bir kağıt.

    -imzala şunun altını, dedi emir verir gibi bir sesle.

     Beş, on, onbeş....Otuz beşte durdu.

    -Bu senin yevmiyen Aslan´ım, dedi.Güle güle harca..

     Otuz beş lira....Ne alınır bu parayla?...Bizim yaşımızda olanlar iyi bilecek. Birinci, ikinci sigaraları vardı. Bunların üstüne bir de üçüncü sigaraları çıkarmıştı İnhisarlar  İdaresi. Yeşil boyalı, saman kağıttan paketli..Birinci ve ikinci sigaraları ile zehirlenmeyen ahaliye en kötü tütünden bu yeni sigara. Fiyatı otuz beş kuruş... Vur hesap makinesine; 

 

      YÜZ PAKET EDİYOR BİZİM HESABIMIZDAN!...