EROL ERKEN


21 MART NEVRUZ

" Sitem hep aşinalardan gelir, Bigânelerden gelmez. "


                                                21- Mart-.............

                                         NEVRUZ  

 

 

                                                           " Sitem hep aşinalardan gelir,

                                                              Bigânelerden gelmez. "

 

 

          Her birimizin gönüldaşı vardır, aklımızın  ve de gönlümüzün  bir köşesinde. Hüzzamdan, Hicaz´dan bir taksimin çalınışında, içimizi acıtan , ahhhhh.. keşke şimdi yanımda olsaydı diye hüzünlendiğimiz... Dünya ve ahiret kardeşliğidir bu, hiç unutulmayacak..

          Bizim de böyle kardeşlerimiz var. İlk beşe girenler, ilk ona girenler... Aklınızın, ve de gönlünüzün genişliği kadardır sayıları. Gönlümü pek ölçemedim de aklımız yeteri kadar büyük olmadığından sayıları pek az. 

         Murat Bey bu gönüldaşlarımın başta gelenlerinden. Yüzünün her daim gülümsemesi, kelimeleri gönül terazisinde tartarak söylemesi, yıllarca görüşmesek bile hayali gözümün önünden gitmemesi ne güzel. 

          Servilik dergisini çıkarmaktayız. Çıkarmaktayız sözün gelimi. O çıkarıyor, bize de yazmak düşüyor. Genelde ön sahifeyi bize ayırmakta. Övünmek gibi olmasın başyazar geçinmekteyiz.

          Yazıların adı " Deneme "... Haliyle bizim namımız da " deneme yazarı".  Bir, iki, üç derken bir yazımızda sitemimiz var Murat Beye.  Biraz önce söyledik ya; " sitem hep aşinalardan gelir " diye. " Deneme yazarlığından " yazarlığa terfi hangi vakit?.. Şimdilerde " Hikâye Dergisi " yayına hazırlanmakta. Demek ´deneme yazarlığımız´ yeniden başlayacak.

          Geçenlerde pek sevdiğim Hasan Basri kardeşim hiç de hak etmediğim iltifatlarda bulunmuş. Enaniyet sahibi olduğumuzdan hoşuma gitti , gitti de Yine de özeline bir yazı gönderdim. 

          "  Hiç de hak etmediğim iltifatlarda bulunmuşsun Hasan Basri kardeşim . Yazım güzel değil de , güzel olan sizin nezaketiniz. 

           Neyzen Tevfik bir gün yolda yürümekte . Erbabına malumdur ki Neyzen Orhan Veli´nin tabiriyle ´ cep delik , cepken delik ´ bir garip Adem . 

          Arkasında  yürüyen ve de  Neyzen´ i tanıyan bir beyefendi cebinden bir elli lira çıkarıp , yetişip omuzuna dokunuyor; 

         -Bu para sizden düştü herhalde beyefendi,  diyor. Buyurun .

          Neyzen bir elli liraya , bir Ada´mın yüzüne bakıyor . 

         - O, yere düşen para değil, diyor beyefendi . Yere düşen sizin nezaketiniz "

           Yazının güzelliği değil gördüğüm, o, sizin nezaketiniz Hasan Basri kardeşim demiştim . 

 

          Biz yazının başlığını " NEVRUZ " koymuştuk da girizgahı çok uzun tutmaktayız. Nedeni , rahle -i tedrisinden geçtiğimiz ustalardan biri ; 

          - Yazının girizgâhını  bir hayli uzun tutacaksın ki , okuyucu merak içinde kalsın , Nevruz´a nezaman sıra gelecek diye . Yemeğe salatadan başlayan aç Ada´m misali . 

           Daha önceleri " ZEMHERİDEN ÖTESİ BAHAR " diye bir yazı kaleme almıştık .Bizim bildiğimiz zemheriden sonra  baharın geldiğidir. Tabirin aslı da böyledir, mecazı da böyledir. Yazımı dikkatlice okuyan bir arkadaşımız;

         -O, bir hayaldir, diye başladı söze. " Dilek ve temenniler " bölümünde konuşulur bu dediğin. Oysa zemheriden sonra " çingen çömelten "  soğukları , sonrasında " koca karı soğukları " olmakta . Baharı daha çok bekleyeceksin , demişti. "Çingen çömelten " deyimini ilk defa duymaktayız . 

         - Bizim sabra tahammülümüz vardır , dedim . Adını koyduğun soğuklar elbet olacak amma sonu yine bahardır . Biraz erken , biraz geç . 

           Nevruz bu çoğrafyada pek önemli bir gün . Resmi tatil olması ispatı . Coşkuyla kutlanmakta . Her ne kadar " deneme yazarlığımız " var da biz ona " Nostalji yazarlığı " ilave edelim , ve de biz de Nasıl kutlanırmış , ona bakalım . 

           Kaya mahallesinde oturmaktayız . Resmi adı bu olmasa da avamda böyle söylenmekte. Rahmetli annem  sabah namazından önce kalkar komşularla beraber Hamza Dede Çeşmesine Dilek sunmaya giderler. Çeşmeminin batısında tek bir ağaca iplik bağlamak olmazsa olmazlardan. Ahi Naci´nin dediği gibi ; 

         - " Burası  derde devanın kesin adresidir . Orada dertlerimizin listesi iplik , iplik asılı durur. Hangisinin makbul ve muteber, hangisinin gereksiz olduğu Hamza dedenin kendi katında mahfuzdur. Biz yalnız buraya kadar gelip Cenab -ı Hakkı´n posta kutusuna mektubumuzu atarız. Ne dilediysek cevap vermiştir. Şükür... 

          Çeşmenin akarında çeşit çeşit otlar toplanmayı beklemekte. Derde devanın kavli duasından fiili duasına sıra gelmekte . 

          Bahçede büyük bir kazan ateşlenmiş. İçinde Hamza Dede Çeşmesinin şifalı otları... Dört kardeşiz. Uykudan uyanma otların her yanımıza vurmayla olmakta . Sıhhat bulacağız, vücudumuz kuvvet dolacak. Derken banyo sırası ... Şifalı otlarla kaynayan su ikinci sıhhat ve de kuvvet kaynağımız.

          Çocukluk ne güzeldi ... 

           Bu gün nevruz ... Yeni gün ... Gece ve gündüzün eşit olduğu gün ... Keşke bütün günler nevruz olsa .

          " Şeb-i yeldayı müneccim , muvakkit ne bilir ,

          Mübtelayı  gâma sor ki geceler kaç saat . 

           Diye şiir söylemese şair . Uzun geceler gâma müptela  olanlara kısa gelse , göz kapayıp açıncaya kadar sabah olsa...

          İnsanlar da eşit olsa ... Siyah - beyaz , müslüman , hristiyan, musevi ,şii , Sünni olmasa ayrılıkta .Her bir insan, bu benim kardeşim dese birbirlerine...Diğergâm olsa bütün canlılar. Sütü kendisi için üretmeyen koyun, elmayı kendi için yetiştirmeyen ağaç misali olmalı insan. Başkaları için yaşamanın lezzetini almalı her işinde. " Beş parmak eşit mi birbirine" diyene; Cenab-ı  Hak sarmak , kavramak, sarılmak için şekil vermiş elimize. İki insan ellerini kavuşturduğunda, bizim ellerimiz aynı imiş demeli. Her azamız aynı demeli...

          Bu gün  Nevruz.. Bu gün yeni bir gün...Gecenin gündüze, gündüzün geceye eşit olduğu gün..Bahar´ın başladığı gün....

 

          Ellerimizi açıp dua edelim yaşanabilir bir dünya için. 

 /resimler/2019-3/21/0838522408027.jpg

Hasan Basri ŞEN
21.03.2019 23:00:28
Ellerinden öpüyorum Erol Abi, gerçekten mahcup oldum. Saygılar..