ZEKİ GÜVEN


YAŞAR CAMBAZ (ANI)


YAŞAR CAMBAZ ( GÜBÜR YAŞAR) 

( Tahminen 1945-1985)    

                                                                                                                                                                                                   /resimler/2017-1/10/1134375246824.jpg

                                                     MEHMET KESER´E AİT ŞEHİR LOKANTASI  / 1972  

                  Ne zaman bu fotoğrafa baksam aklıma Belkese Köyü´nden Gübür Yaşar gelir. Allah rahmet eylesin. Yaşar aga yöremizin en yoksul ve en zayıf insanıydı. Varlıklı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmediği için hep ele güne çalışırdı bu şanssız abimiz.

                 Koruculuk, çobanlık, büyükbaş hayvan bakıcılığı  gibi işlerde çalışırdı. Biz çocukken Yenipazar´da öküz arabasıyla ona buna hayvan gübresi çekerken görürdük hep. Herhalde bu yüzden ona Gübür Yaşar lakabı takılmıştı.

                Ataları Cambaz soyadı aldığına göre onun genlerinde de aslında hayvan ticareti yapmak yani cambazlık vardı kuşkusuz. Ah bir parası olsaydı!..  Gör sen hayvan nasıl alınır satılır... Bir iki kere Cingenelerle at eşek alışverişi, at eşek trampası yaptığını duyduk. Hepsi o kadar...

                On, on beş sene önce Kaynarca´da arkadaşlarım Şuayip -Ali - Erol Dişer isminde Ahlarlı üç kardeşin annelerinin Yaşar aganın ablası olduğunu öğrendim. En küçükleri Ali´nin evinde Yaşar aganın ablasıyla bir görüşme yaptım. Beyaz tenli kara kaşlı, kara gözlü, temiz yüzlü Yaşar aga gibi ufak tefek bir kadındı.
 
                 Doğuştan yoksul olduklarını, babalarının ramazan aylarında davul çaldığını söyledi. Ayrıca köy koruculuğu ve yevmiyeli işlerde çalışarak kendilerini büyüttüğünü anlattı.  "Konu komşu da Allah razı olsun bizi gözetiyordu. Biz de biraz büyüyünce konu komşuya nohut, burçak yolmak gibi gündelik işlerde çalışarak geçimimize katkı yaptık". Biraz büyüyünce Ahlar´a gelin gittim".

                Yaşar abiyle ilgili ise, Yumaklı´dan biriyle evlenip ayrıldığını bu evlilikten çocukları olmadığı bilgisini aktardı. "Ölmeden iki gün önce hamsi yemiş, iki gün hep hamsi kusmuş. "Herhalde bayat balıktan ölmüş ." dedi. 

               Tam kapıdan çıkarken " He oğlum, bizim bir erkek gardaşımız daha vardı, onu da sele kaptırdık... " demesin mi ?

/resimler/2017-1/10/1515509568882.jpg

 Mehmet -Ayşe Keser                                                                                                                                                                                      Gelelim fotoğrafa... Mehmet Keser´e ait  kebap lokantasının önündeyiz. (Şimdi Ali Dönmez ile Halil Değirmenci arasında Ramazan Değirmenci´ye ait bina) Torunu Ömer Genç ile garsonluk yapıyoruz. Gündeliğim beş lira. On kuruş, yirmibeş kuruşa bakkaldan ceplerimizi doldurduğumuz günler. Yıl 1972. Günlerden çarşamba. Fotoğraf çektirmek için Yenipazar´a motosikletiyle haftada bir gelen Gölpazarlı Foto Ramazan´ı yakalamışız.   

                Şimdi anımıza geçelim:

                Bir çarşamba günü ikindi vaktiydi. Yaşar aga lokantaya geldi. Bir içeri girişi vardı ki görmeliydiniz. İçeri giren Belkeseli Gübür Yaşar değil sanki bin dönümlü bir toprak ağasıydı. Elinde bir kamçı vardı. Bu kamçı bir çomağın ucuna bağlanmış çürük bir yular parçasından oluşan bir şeydi. Pencere kenarına oturdu. Kamçıyı ve başındaki şapkasını yan tarafına, oturduğu sıranın üstüne bıraktı.

                Ömer ile ben : "Yaşar aga hoş geldin. " dedik. Başladı anlatmaya:

               - Bırak aganın, bırak! Bu zalım tay beni mahvetti. Gavuru zapdetmek ne mümkün aganın. Ne yular dinliyor ne zincir. Yolda dersen örüzger gibi. Bi yörüyüşü var sorma. Ülen nerden de aldık şunu? 

                  Yaşar aga zalım tayını anlatatırken biz Ömer´le göz göze geldik. Ömer kebap parçalarından bir tabak hazırladı. Ben yumuşak yerinden bir ekmek dilimi koydum önüne. Yemeye başladı . 

                 Konuşması hoşumuza gidiyordu bizim. O yüzden devamlı eşeliyorduk konuyu. O da anlattıkça anlatıyordu. Atın hızından, huysuzluğundan, kişnemesinden ve en önemlisi rafan yürüyüşünden...

                   Karnını doyurdu. Zaten zavallının yemesi de yoktu hemen doyuverdi. Ayağa kalktı, doğruldu, Ömer´e baktı. Ömer "Tamam Yaşar " aga dedi.

                  Bu "Tamam Yaşar aga " sözünün anlamını oradaki herkes çok iyi biliyordu .
                   
                  Aradan bir hafta geçti. Aşağıçay´da bir at ölmüş, köpekler, kargalar başına üşüşmüşler diye biz çocuklar arasında bir söylenti duyuldu .

Sonradan öğrendik ki bu at, Çingenelerin Yenipazar´dan göçerlerken yılkılığa bıraktığı ve garip Yaşar aga´nın sahiplendiği attan başkası değilmiş.

                   ALLAH RAHMET EYLESİN... 

                  Yaşar abinin fotoğrafını, doğum-ölüm tarihlerini  aradık, taradık, sorduk, soruşturduk ne yazık ki bulamadık. Zaten yaşamadı ki bu yalan dünyada dedik ve zamanımızdan sekiz yüz sene önce yaşamış Eskişehirli büyük halk ozanı Yunus Emre´ yi bizler de haklı çıkarmış olduk :                            

                                                              Bir garip ölmüş diyeler,

                                                              Üç gün sonra duyalar ,

                                                              Soğuk su ile yuyalar ,

                                                              Şöyle garip bencileyin.           

 /resimler/2017-1/11/0134052095709.jpg /resimler/2017-1/9/1642569727203.jpg

/resimler/2017-1/18/1711264941921.jpg 

  Zeki GÜVEN   Pendik, 16.01.2017                              BELKESE  

Yaşar Eker
27.01.2017 01:14:42
Zeki Hocam rahmetlinin ölümünü dün gibi hatırlıyorum. Ben ilkokula gidiyordum üstelik eski okulda okuyordum daha yeni okula geçmemiştik. Adaşımın evi eski okulun karşısındaydı.Ben yeni okulda sadece 5.sınıfı okudum. Çocuklar beni kızdırmak için rahmetlinin lakabı ile seslendiklerini ve bu yüzden hep kavga ettiğimden çok iyi hatırlıyorum. Ölüm tarihi 1985 olamaz 1979 yada daha önceki bir tarih olmalı. 40 yaşında öldüğünü biliyorum. Bir kadının ağıtlarından hatırlıyorum pek genç öldüğünü daha kırkında bile olmadığını söylüyordu. Gerçi o zamanlar bana kırk yaş hiçte ölmek için erken bir yaş gibi gelmemişti ama... Allah rahmet eylesin bu dünyada göremediklerini cennetinde fazlasıyla görür inşallah.