EROL ERKEN


BİŞKEK NOTLARI 12 MART


                   BİŞKEK NOTLARI

12 MART


         Sol gözüm bize ihanet etmekte. Çok okudun, çok yazdın, çok baktın, yeter artık demekte. Sol dizim, sol ayağım gözüme eşlik ediyorlar. Adamın birinin benim gibi bunlardan şikayeti varmış. Kalkmış, aile hekimine baş vurmuş. Hekim üstünkörü bakıp, dinleyip;
         -Yaşlılıktan, bey amca, demiş. Yaşlılıktan...
          Adamın cevabı hazır.
         -Sol taraf yaşlanıyor da sağ taraf genç kalmakta galiba doktor bey!...
          Sol deyince evvel zaman içinde ki solculuğumuzdan bahsetmeden geçmek olamaz.
          Sene 1961... İhtilalden sonra demokrasiye geçiş... Yeni kurulan partilerin içinde Türkiye İşçi  Partisi de yerini alıyor. Bizim tanımamız bir kaç yıl sonra... Mehmet Ali Aybar, Sadun Aren, Behice Boran, Mihri Belli, Çetin Altan idoller...
          Bu arada emekli edilen subaylar " Eminsu" derneğini kuruyorlar.
          1965 seçimleri... Emekli bir Kurmay Albay  " Tip" den millet vekili adayı... Kasaba ziyaretinde ilçe Başkan´ı  Muhlis ağabeye;
         -Burada sola mütemayil gençler var mıdır?. Suali bizi hatıra getiriyor.
           Bakkal dükkânında iki çay eşliğinde sohbet...
         -Köylere gideceğiz genç arkadaşım beraber iltifatı ve de arkasından koltuğumuzda bir yığın kitap...Ekonomiden sorumluyuz. Girizgahı siyasi tarafından anlatan albayımız sözü bize bırakıyor. Biz sosyal devleti anlatıp vatandaşı cebinden vurmaya çalışıyoruz.
          Mevsim yaz olduğundan köy gezmeleri gece... Hükümetin ekonomi politikasının yanlışlarını anlatırken milletin kafası karışmakta. Gecenin bir vakti " ismi lâzım değil " bir köye girdik. Kahveci elinde lüx lâmbası kahveyi kapatmış, yanında üç beş kişiyle evlerine gitmekteyken karşılaştık.
          Kahve yeniden açıldı. Çaylar demlendi, tanışma  merasimi tamamlandı. Albayımız siyasi tarafından her zaman ki gibi söylevine devam ederken sonradan ismini öğrendiğimiz Filozof Osman amca bir virgül koydu konuşmaya;
         -Sizin için komünistdir diyorlar albayım, buna ne diyeceksiniz, demez mi.
          Albayımız bir celallendi, bir celallendi ki sormayın gitsin. Kılıcı eline almış, bir tabur askere karşı durmayı bırakın bir alay az gelecek. Adamcağızı bir dövmediği kaldı. Velhasıl bizim ekonomi konuşmamızı bir başka köye bırakarak ayrıldık Filozof Osman amcadan. Bu konuda çok hikayemiz var da yine bir sol tarafımız ağrıyınca anlatalım.
          1965 yılı genel seçimlerinden on beş millet vekili çıkardı Türkiye İşçi Partisi , çıkardı da bizim albayımız saf dışı kaldı maalesef.
           1965 yılı aynı zamanda benim askerliğimin başlangıç yılıdır, ve de 26 ay sürecektir.
          Askerlik sonrası iş kurma, evlenme, " viran olası hanede evlad-ı iyal var " mucibince siyasete elveda...
          Alato dağlarında çok kar birikti... Bişkek´in tümünde su kanalları yapılmış. Nisanda gri kar suları akan kanalların kenarında su sesi, para Sesi diyerek sohbet meclisleri kuracağız.
         Kargalar... Sabahın alaca  vaktinde onları gözlüyorum. Doğudan gelip Batı´ya gidiyorlar. Sürüyle... Binlerce karga.  Akşam eve dönüş.  Betül´e anlatıp, gösterince;
        
         
          Göç ediyorlar, demişti.
         -Göç değil, dedim. İşlerine , mesaiye gidiyorlar. Akşam tatil...
          Bu gün Bahtiyar ´a yemek ve çay götüremedik. Bahtiyar bizim yeni arkadaşımız. Anayolun kenarındaki cepte cam suyu satıyor geçen arabalara. O, Türkçe bilmiyor, ben Kırgızca. Üç kelime konuşuyoruz. Yetiyor...
          Memlekette mübadele ve sonrasının hikayesini yazmaya başlamıştım. Bitirmek kısmet olmadı. Burada yeniden başlamak istiyorum. Soy ağacı öğrenmek modası çıktı ya biz de bu kervanda yerimizi alalım.
         " Tarihinden çokça bahseden milletler meziyetten iflas ederlermiş" diyorlardı İranlı´lar. Aklımızda öyle kalmış. Farisi sözü... Oysa tarihinden en çok bahsedenler kendileri olsa gerek.
          İki mollanın hikâyesi geldi aklıma. Medreseden çıkıp gezmeye gidiyorlar , biri yeni gemiş talebe, biri kıdemli. Bir caminin içini geziyorlar. Dışarıya çıktıklarında kapının üstündeki alın yazısını merak ediyor yeni gelen molla. Kıdemlisi uzun uzun bakmış, bakmış, sonra;
         
          Bilmiyorsan Farisi
          Gitti dinin yarısı....
Deyivermiş.
           Hikâyenin sonrası....
           Ben de unuttum...

          Okulda, rahmetli İlker kardeşimle hem Türk Halk Müziği korosu, hem de Klâsik Türk Sanat Müziği korosu kurmuştuk. Sınıfın geniş duvarlı penceresinde onun udu, benim sazım durmakta. Teneffüslerde kısa bir geçiyoruz. İlker, babasının himmetiyle küçük yaştan itibaren bu iki musikinin eğitimini almış. Genelde Hüzzam, Hicaz, Rast makamlarını geçmekteyiz. Bir öğle arası -yeni bir şarkı öğreneceğiz,-demişti. Hammamizade  İsmail Dedenin mahur makamında şarkısı...

         Yine zevrak-ı derunum kırılıp kenâre düştü
         Dayanır mı şişedir bu, reh-i  seng-sare düştü.
         O zaman ki bezm-i canda bölüşüldü kâle-i kâm
         Bize hisse-i mahabbet dil-i pare düştü.

         Bizim az çok Divan Edebiyatına aşinalığımız var da Mahur makamını ilk defa geçmekteyiz. En zor öğrendiğim şarkı... Şiiri Şeyh Galib´in imiş. Bizim Şeyh Galib´i bilmemiz lise Edebiyat kitabında  " Harname " den... Başkaca malumatımız olmaya.
          Askerde kadim dostum Eray´a mektup yazmaktayız gecenin bir vakti. Önümde bir cep radyosu... Derken bu şarkı çalınmaya başlamaz mı?. Mektuba ilave etmiştim, etmiştim de asker mektuplarının okunduğunu bilmemekteyiz.
         Komutan ertesi gün çağırdı bizi.  Uzunca bir  hikâyedir de  bir başka yazıya malzeme olacağından sonraya bırakalım hikâyeyi...
         Hani kendimize söz vermiştik. " Bişkek Notlarında " eskiler olmayacak  diye. Kalem durup durup hatıralara gitmekte..Oysa ne güzellikler var anlatacağımız.
          Af ola  diyelim ve de bir başka gün anlatalım Bişkek´te neler olmakta...

/resimler/2019-3/12/1707053080942.jpg

Hasan Basri ŞEN
12.03.2019 22:51:12
Ergün Bey, şu konuk yazar ayıbını kaldırın lütfen. Bütün basını tarayın böyle bir üslupta, bu kadar keyif veren bir yazar bulamazsınız. Selamlar.. Editörün Notu: Konuk yazarlık ayıbımız değil, ilk göz ağrımız. Erol Erken hocamız hakettiği köşesine çoktan yerleşti zaten. İlginize teşekkür ederiz.