EROL ERKEN


BURADAN GÖLPAZARI'NIN IŞIKLARI GÖZÜKMÜYOR..

Aslında yazının başlığı "BİZ. AVRUPALIYIZ " olmalıydı ama Önsöz yazmak adet olduğundan ister istemez girizgâh yapacağız aldığımız mektuba. Girizgâh dedik ya aklıma bir Kurşunlu hatırası geldi.


BURADAN GÖLPAZARI'NIN IŞIKLARI GÖZÜKMÜYOR...

 

Aslında yazının başlığı "BİZ. AVRUPALIYIZ " olmalıydı ama Önsöz yazmak adet olduğundan ister istemez girizgâh yapacağız aldığımız mektuba. Girizgâh dedik ya aklıma bir Kurşunlu hatırası geldi.

 
Allah selamet versin Çokça andığım müftî beyimiz ( ben ona müftü değil, müftî diye hitap ederdim) Fehmeddin hocamla bir gece Recep'in kahvesine ziyarete gelmiştik. Yanımızda çarşı camiinin imam hatibi Recep hoca da bize eşlik ediyor. Laf Lafı açtı, söz döndü dolaştı, masalar birken üç oldu, her gelen hocama bir müşkülünü danışmakta.

 
Vakit bir hayli geç olmuş, kahvede bizim masalardaki taifeden başka kimse kalmamışken, Recep Hoca "aman Erol abi biz de bir an evvel kalkıp gitsek, malum, sabah namazı bizi beklemekte" diye sızlanmakta. Olacak bu ya ahaliden biri cuma namazıyla ilgili bir soruyu atıverdi orta yere. Fehmeddin Hocamın " Avamın içinde bunu anlatmaktan imtina ediyorum," dediği bir mesele.
Başladı uzun uzun anlatmaya. Sabrı tükenen, benden de umudunu kesmiş Recep Hoca yarım saattir süren konuşmaya virgül koyup;


   -Hocam, konuyu bitirseniz de kalkalım, dilerseniz , deyince gülümsedi Fehmeddin Hocamız; 
   - Sen ne diyorsun Recep Hoca, bu daha girizgahtı, konuya yeni başlıyacağız,demez mi? Recep Hoca tövbe etmese de bizimle beraber bir daha gelmedi Kurşunlu köyüne.

 
Bizimki de ona benzediyse af ola deyip sözü burada kesip anlatalım "BİZ AVRUPALIYIZ"sözü nereden geliyormuş bakalım.

 
Biz yirmili yaşlarda iken gelmişti kasabamıza hakim olarak. Sonraları Tekirdağ'da , İstanbul'da Ağabeyim Erdoğan'la Görüşmeleri devam etmişti. Yıllar sonra telefonlaştık, mektuplaştık. Yazılarını göndermek lütfunda bulundu. Bunların içinde bir tanesi var ki size ait, Kurşunlu Köyüne. Gelin beraber okuyalım Erdoğan Gökçe beyin hikayesini;

Bir Rumeli Hikayesi- BEYIM, BİZ. AVRUPALIYIZ !......

15-Mayıs-1964- 30-Ekim-1967 günleri arasında Bilecik'in Gölpazarı İlçesinde Hakim olarak görev yaptım. Gölpazarı bir krater gölünün kenarında kurulmuştur. Birinci jeolojik devirde kraterin doğu duvarının çökmesi sonucu Gölün suyu boşalır. Krater Gölü'nün dibindeki su kalır. Milyonlarca sene boyunca krater toprakla dolar. 1950 li Yılların başında D.S.İ. Gölün içinde drenaj kanalları açar. Yeni tarım alanları doğar ve Rumeli göçmenlerinin oturduğu Kurşunlu köyü Halkı'na dağıtırlar.

 


1965 veya 1966 senesinde bir bahar günü Kurşunlu köyüne rahmetli Karaçoban’ın Land Rover arabası ile gittik. Köyün meydanına vardığımızda bizleri Muhtar Mehmet Durmaz ve İhtiyar Heyeti bekliyorlardı. Hepsinin üzerinde kruvaze ceketli takım elbiseler, Frenk gömleği, kravat, başlarında fötr şapka, ayaklarında iskarpinleri vardı. Benim ve arkadaşlarımın ellerini sıktılar. Hoş geldiniz, dediler. Keşif yapacağımız köy içindeki ihtilaflı yere giderken etrafıma baktım. Köyde çalı avlu yok. Bütün bahçelerin etrafında taş duvarlar var. Duvarlar sıvalı, ve beyaz kireç badanalı. Sokakların tümü stabilize döşeli, yerlerde pislik yok. İleriye baktım. Köyün çöpçüsü yolları süpürüyordu. 

Dayanamadım. Muhtara "Muhtar, ne güzel köyünüz var." Deyince, uzun boylu bir kişi olan sağımda yürüyen Muhtar Mehmet Durmaz bana "BEYIM, BİZ AVRUPALIYIZ" dedi. Bu sözün ne olduğunu anlayamamıştım. Bu sözün anlamı nedir, dedim. Bana ;


" Beyim bu köy bir eski Rum köyü. 1924 yılında Atatürk bizi Bulgaristan’ın Razgratilçesinin Dişbudak Köyünden alarak buraya yerleştirdi. Bizler görgülü insanlarız. BIZLER AVRUPALIYIZ. Davanın taraflarını göstererek, "Biz bunlardan utanıyoruz. Ne olur, bunların davalarını çabuk bitirin" dedi. Ben de biz de bunun için buraya geldik dedim. Yaptığım Keşif sonunda davayı bitirdim.


25 senelik meslek yaşamımda 12 sene Trakya da çalıştım. Kurşunlu köyü gibi böyle temiz ve düzenli bir köy görmedim. Evet, onlar da benim gibi AVRUPALI idiler.......

 
İşte böyle Kurşunlu'lu ve de AVRUPALI. kardeşlerim. Tarihten bir yaprak bu övgüyle hatırlayacağımız. 


Bişkek'te on birinci katta ,balkonda, karşılardaki sıra sıra ışıklara bakarken.." yine Kurşunlu  düştü hatırıma... 

 

Ocağa yakın masada Erdoğan Dayı arkadaşlarıyla oturmuş, eskilerden anlatmaktadır. Onların ötesindeki masada Bahri okey oynamakta, ve de Fenerbahçe maçını düşünmektedir. .. Yaylalı Recep balkonda sigarayı kimlerle içmekte rüzgâra karşı...


Bir gece, Yatsı NAMAZI sonrası, Çaylarımızı içmekteyiz sigara eşliğinde, kahve önünde. Birden ışıklar söndü, ortalık zifiri karanlık... İleride, ötelerde bir kaç ışık görünüyor ya kestiremedik nerenin ışıkları olduğunu.  Beşevler'in diyen var, yok, taburun ışıklarıdır diyen var. Rahmetli  muhtarımız Behzat kardeşimiz  son sözün sahibi olduğundan karar verdi;


- BURADAN GÖLPAZARI'NIN IŞIKLARI GÖZÜKMÜYOR !..


Ben de şimdi oturmuş, on birinci katta  Bişkek'te, uzaktan görünen ışıklara bakıyorum. 


GALIBA BURADAN DA GÖLPAZARI'NIN IŞIKLARI GÖRÜNMÜYOR.....

 

Not: Bu yazı daha önce Kurşunlu sitesinde yayınlanmıştı. Vesile ile Hasan Basri kardeşimizin de kulaklarını çınlatmış olalım.