EROL ERKEN


CUMA SOHBETLERİ

CUMA SOHBETLERİ


Âvâzeyi bu aleme Davud gibi sal
Bâkî kalan bu kubbede bir hoş sada imiş.
BÂKÎ

" İçinden tren geçen şehirlere" özlem duyarak büyüdük biz. Orhan Veli'nin ; " Bir tren sesi duymayayım, iki gözüm, iki çeşme " gibi olmasa da tren sesleri ayrılığı, hüznü, az da olsa kavuşmayı öğretti.
Beş treni İstanbul 'dan gelip, Eskişehir 'e gitmekte... Hasbelkader Bilecik Ertuğrul Gazi lisesine yatılı olarak yazdırmışlar ismimizi. Vilayette tek bir lise var. 1905 yılında Sultan Abdülhamit Hanın yaptırdığı tarihi bir bina. ..Cumartesi -pazar tatil deyip kasabaya geldiniz mi dönüş pazar günü on beşte Vezirhan postasına binmekle başlıyor. Vezirhan... Eskilerin beş yüzden az hatırası olmayan istasyon...
Benim hatırımda ana yoldan saptığınız zaman yolun solunda üzerinde açılış, kapanış tarihleri yazılı sebze hal binası. Bir kahvehane, bir lokanta, ve büyükçe bir bakkal dükkanı... Fazlası varsa af ola...
Bizim oralarda alışverişin hızı Eylülde başlar. Harmanı kaldıran köylü taifesi yazdan söz verdiği ev ahalisine giyiminden yemesine kadar her ihtiyacı o tarihte karşılamaya soyunur. Civarın esnafı da Ağustos da başlar dükkan çeşidini düzmeye. Listeler hazırlanıp toptancılara gidilir, her bir levazım alınır ki müşteriye mahçup olunmaya...
İşte istasyondaki bakkal dükkanı sahibi Salih amca da listeyi bir bir çizip, " aman, şunu da unutmayalım, bunu da ilave edelim " diyerek cebindeki parayı bitirmiş de eksiğini " bir daha gelişte ödersin Salih efendi " söylemiyle dönmüştü dükkanına....
Bir Eylül sabahı namazdan sonra besmeleyle dükkanı açıp masasına oturdu. Tek tek rafları taradı gözleriyle.." Eksiğimiz yok Allah'ın izniyle " diye söylendi kendi kendine. Allah hayırlı müşteriler verir inşaallah. Kimseyi döndürmeyiz kapımızdan...
Biraz ilerideki kahveden sabah çayını getirdi ocakçı. Hayırlı işler diledi, akşamdan kalan boş bardakları alıp çıktı.
-Hayırlı işler Salih efendi. Döndü, Zobran'dan ismini bilmediği bir köylüydü kapıda duran.
-Allah razı olsun köylüm. Hoş geldin, gel otur, çay içelim beraberce.
-Sağ olasın Salih efendi. Geçen gün epeyce yağmur yağdı ya tarlalar tava geldi diye düşünürüm. Onun için indim istasyona. Kısmet olursa ekelim tarlaları diyorum.
-Mahsülünüz bol olsun, buyur ne istemiştin ?
-Bizim saban demiri kırıldı geçen gün. Kuruya vurduk bakalım söker mi diye. Salih efendide mutlak vardır dedim de saban demiri almaya geldim.
Salih amca sendeledi, raflara döndü ümitsizce, sonra güçlükle oturdu sandalyesine.
-Her şeyi bir tamam düzdük , müşterimizi boş çevirmeyiz diye söyleniyordum kendimce. Sen çok yaşa emi köylüm. Her şeyi aldık da bir saban demirini unutmuşuz gördün mü. Bir daha ki sefere onu da unutmayız inşaallah...
Rahmetli babam Ağustos ayında gidilecek yedi panayırın mal listesini oturup hazırlayan Hüseyin amcama her yıl Salih amcanın saban demiri hikâyesini anlatır ;
-Hüseyin, kardeşim, sen ne kadar yazarsan yaz, bir saban demiri unutulur listede , sıkma canını derdi, gülerek.
Cumanız hayırlara vesile olsun inşaallah.