EROL ERKEN


CUMA SOHBETLERİ

Erol Erken'in Kaleminden...


Yolda kalan da bir, yürüyen de bir
Harcanıp gidiyor ömür dediğin.

Leylekleri özlüyorum... Yıkık bacalara, cami kubbelerine, hele hele nafaka aramak için Kurşunlu'ya , kanal boyuna giden leylekleri özlüyorum. Bedriye Hanımın yazdığı gibi " 120 de gelemem, 130 a kalamam" deyip hava durumuna bakmadan gelen ve de o soğuklarda titreyen leylekleri özlüyorum.

Bu 120-130, kasım günleridir. Leyleklerin başındaki şefleri bazı seneler takvime bakmayı unutup soğuklarda getiriyor kabilesini. Yapraklı takvimler pek mühim. Eskinin ayni zamanda okuma kitabı...

Kaya mahallesine gelirken Yağlı İbram amcanın evini geçtiniz mi yol üçe ayrılır. Hiç birine sapmaz, tam karşıya gittiniz mi Nuri amcanın evine çıkarsınız. Nuri amcanın yeteri kadar Kur'an ezberi, bir o kadar da fıkıh bilgisi olunca köylere imam olurmuş ara sıra. Bir zaman da Göldağı imam tutmuş Nuri amcamızı.
Sıcak bir yaz günü sabah namazından sonra yatmış, uyumuş bir hayli. Köy odasında bekâr kalmakta... Uyanmış, aynaya, yüzüne bakmaya giderken gözü takvime ilişmiş.

O da ne ?.. Bu gün cuma... Saat on ikiye gelmekte.
- Hay Allah, Nasıl da unuttuk, demiş cumayı. Abdestte koşmuş, çıkmış minareye , başlamış selâya...
Harmana hazırlanan ve de cümlesi arazide olan köy ahalisi selâyı duyunca irkilmişler önce. Bir ölen var demek köyden, deyip önlerindeki işi bırakıp düşmüşler köy yoluna. Başlarında çarıklı erkân-ı harp muhtar Halil İbrahim...
-Hayrola hocam, demiş köy odasından içeriye girerken muhtar, cenaze nereden geldi ?..
Cenaze... Cenaze... Aklı başına gelmiş Nuri amcanın. Hınzırın biri perşembe gününün yaprağını yırtıp günü cumaya getirmiş de bizi tongaya düşürmüş demek ki...
-Cenaze çok önceleri gitmiş muhtar efendi. Sen bu günü bilemedin ha . Bir de köyün en akıllı adamı geçinirsin. Bu gün Hazreti İsa'nın göğe çekildiği gündür, ve de bütün kitaplar bu gün selâ verilmesi vaciptir diye yazmaktalar...
-Demek öyle ha imam efendi, demiş muhtar. Öyleyse hazır abdestliyken bir de gıyabi namazı kılalım da tamam olsun .(!)
Gelmelerinde gün şaşar da gitmeleri tam zamanındadır. Eylül sonraları hicret vaktidir leylek milletinin.
Hacca gidecekmiş Eczacı Metin Bey...( Rabbim ona merhamet etsin, mekânı Cennet olsun. Üzerimizde çok hakkı vardır ) . Ha bu gün, ha yarın , gidemedik bir türlü. Eylülün son günleri. Yarın yolculuk varmış. Akşam üzeri rahmetli annem sağ, toplandık, bindik arabaya çoluk, çocuk, düştük yola.
Gülümbe'nin altındaki vadiye Bağdın deresi derlermiş , diye hatırımda. Virajı döndük, sağımızda, vadide binlerce leylek... Yetmiş senedir gider, gelirim de bu yolu, böyle birşey görmedim şimdiye dek. Ağaç üstlerinde, çalı diplerinde binlerce leylek geceyi geçirmek için mola vermişler Bağdın deresinde. Rahmetli annem baktı, baktı...
-Bunlar Metin Beyi uğurlamaya gelmişler , bes-belli, dedi. İnsan misali bunlar da. Namı oralara kadar gitmiş demek ki Metin Beyin. Allah haccını kabul etsin inşaallah.


CUMANIZ HAYIRLARA VESİLE OLSUN...