EROL ERKEN


HATIRDA KALANLAR... SİYASET..

Siyasetin merkezi Kitapçı Ali Dere´nin dükkanıdır.


HATIRDA KALANLAR....SİYASET..

              
              Siyasetin merkezi Kitapçı Ali Dere´nin dükkanıdır.
 
             Çocukluğumuzda kitaplara meraklı olduğumuzdan şimdiki belediyeye çıkan yolda sağ koldaki Ali Böceklerin Yeşil Bursa Kıraathanesinin karşısındaki dükkana gitmişliğimiz çoktur ve de Arnavut Mustafendi´yi belinin ağrıdığından sandalyeye oturmayıp duvara yaslanarak sohbet dinlerken ilk tanıdığımız günlerdir.

              Arnavut Mustafendi deyince elini çenene dayayıp beş dakika düşüneceksin. Kendisini görmeyip,ismini duymamız sığır yolundaki Koca Kamalarının evinin karşısındaki elma bahçesinden....                                                

          Sığır yolu da  ne ola ki diyeceğinizi bilmekteyim.Bir zamanlar Söğüt Caddesi, daha sonraları  Veli Paşa caddesi ismiyle anılan Yenipazar´a giden yolun adı Sığır yolu. Al donlu atımızı yanında tayıyla beraber evden çıkarıp sığır yolundaki yabani böğürtlenlerden yiyerek şimdiki top sahasına götürüp çobana teslim ederdik. Akşam, caminin köşesinde teslimat var, var da atla tayı bulana aşk olsun. Adres Mehmet Ağanın hanındaki ahır. Bilmem kimin bahçesine giren atımız çiftçi malları koruma bekçisinin nezaretinde hapse konulmuş. Cezası bir lira... Makbuzu adrese teslim edilecek.           

           Elma çalmaya niyetlenen çocuk taifesini Arnavut Mustafendi bir elma ağacı dibinde pusuya yatmış korkusu sarıyor da değil bahçeye girmek karşısından geçmeye korkuluyor.                                                                                                                                                                                                                                                                     
             Şerif Çavuş´la Arnavut Mustafendi namlı candarmalardan. Gölpazarı, Yenipazar, hatta bir takım Söğüt köyleri onlardan soruluyor. Devir Yunan´ın Bilecik´i işgal günleridir. Ve de anlatanlar Arnavut Mustafendi´nin asker kaçaklarını yakalayıp bizim kayadaki Karaağaç başında Deli Halit Paşa´ya teslimiyle kurşuna dizilmelerini hikaye etmişlerdir cümle ahaliye.. Ve bizim candarmalardan korkumuz o zamandan kalmadır.

             Sonraları horhor çeşmelerinin karşısında dört metrekarelik dükkana, bize komşu gelmişti de Ali Amcayı daha yakından tanıma fırsatı doğmuştu. Zayıf nahif, fazlaca üşüyen, kırçıllı paltosunu da yaz sıcaklarına kadar çıkarmayan nüktedan, çelebi bir adamdı. Baharın ilk sıcakları başlayıp sabah dükkana geldiğimizde çağırır:
 
    -   Gel yiğenim, gidelim Ata´mızı ziyaret edelim diye karşılardı. Ata´yı ziyaretten kasıt kuzda kalan dükkanımızın karşısındaki Atatürk Heykelinin altına gidip güneş ısısında ısınmak.
 
1945´te başlayıp 1946 seçimlerinde doruğa ulaşan Demokrat-Halkçı çekişmesinin planı, programı Ali Dere´nin kitapçı dükkanında hazırlanıyor.
 
Kümbetli Koca Mustafa, Demirhanlarlı Kara Ali, Kurşunlulu Hafız İdris, Aktaşlı Pancar Hüseyin, Şakir Şener, Sadettin Gürses, Yeniköylü Eşref dükkanın gediklilerinden. Tek parti devrinden bunalan, yeni partinin hak ve özgürlükler adına yeni bir devir açacağına inanan çoğunun da şahsi kırgınlıklarından dolayı memleketin tabiri caizse ayak takımının tekmili burada. Hepsi Demirkırat da hiç muhalifi yok mu bu meclisin diyeceksiniz. Var... Hem de yedi göbek sürecek Halkçı Taifesinden Salih Efendi... Şimdilerde bu "Efendi" tabirini resmi dairelerde çalışan hizmetli kardeşlerimiz için diyorlar da eskinin Efendi kelimesiyle hiç ilgisi yoktur. Bir defa Efendi az da olsa mürekkep yalamış olacaktır ve de kalem kulağının arkasında duracaktır her daim. Fötr şapka Efendi´nin olmazsa olmazı... Geniş kenarlı, İtalyan armalı...

       Salih Efendiyle kitapçı Ali Dere´nin dostluğu pek eskiye dayanmakta. Geyve´deki Askerlik Şubesine atıyla gidip askere süvari olarak yazılan, ve de Gazi Mustafa Kemal Paşamızın "Ordular, ilk hedefiniz Akdenizdir" komutuyla İzmir´e ilk giren Gazi´lerden oluşu Salih Efendiyle dostluğunu perçinlemekte... O zamanlar doksan altı pare köyü vardı Gölpazarı´mızın diye anlatıyor eskiler de sayması bir az zor geldi bana.

        Mekteplerin başlama zamanına yakın bu köy mekteplerine ve kasaba mektebine kitap, kırtasiye levazımı tek kitapçıdan, Ali Dere´den tedarik ediliyor.

       İstanbul´a gidilecek,kitapçılar, kırtasiyeciler dolaşılacak, her bir şey eksiksiz tamamlanacak da Ali amcanın kesesi pek elvermiyor tamamına. Çaresi... Kooperatife baş vurup bir az akçe tedarik etmek. Kredinin baş şartı kefil... Yolda Salih Efendiyle karşılaşınca en ala kefili buldum, diye sevinmekte Ali Dere ve de koluna girip kooperatif müdürünün önüne oturtuyor Salih Efendiyi... İmzalar tamamlanıp üç defa sayılan yedi yüz elli lira konuyor palto cebine..
       Salih Efendiyle Tekelci Hüseyin kapıyı gözetleyip kahvede bir üçüncü beklemekteler prafa oyununa. Eski Halkçılardan biri izinsiz oturuyor üçüncü beklenmekteki sandalyeye;

      -Senin yaptığın nerede görülmüş Salih Efendi, nerede görülmüş bu keyfiyet?
      -Hele bir nefes al ki dilin damağına yapışmasın kardeşlik. Neymiş bizim usulüne uygun olmayan işimiz?..
      -Daha ne olsun Efendi. Gidip Demirkıratın en halisi Ali Dere´ye kefil olmuşsun kopratifte.
      -Ne olmuş kefil olduysak?..
      -Ne mi diyorsun, ya ölürse, ya ölürse kim ödeyecek bu kadar parayı?..
       Gülüyor Salih Efendi keyiflice;
      -Düşündüğün şeye bak. Keşke ölse be yiğenim, keşke ölse. Bir Demirkırat eksik olur, biz kazanırız seçimleri. Sen hiç tasa etme ben öderim. Bu yarım aklınla bilemedin mi bu hesabı?..

      Böylesine bir hoşgörü, böylesine bir hoş espiri....
       ŞİMDİKİ SİYASİLERE İBRET OLA...........


       Açık oy, gizli tasnif usulü ile yapılmış kırk altı seçimleri. Yani, oylar açık açık verilmiş de iş sayıma gelince kapalı bir yere gidilip kapalı kapılar ardında sayılmış ahalinin oyu.
 
Biz aslında seçimi kazanmıştık ama Halkçılar gizli tasnifte bizim oyları iptal edip kendi oylarını geçerli saydı da seçimi öyle kazandılar, diyesiymiş Demirkıratlar. Şimdi ki gibi oturup bu seçimler usulüne uygun yapılmamıştır şaibe vardır, hile vardır, deyip ayağa kaldıracak, seçimi yok sayacak uluslar arası gözlemciler yok ki.
 
 Bu laflar dedikodu cümlesinden sayılıp 1950 yılına kadar devam edecek de elli seçimleriyle beraber Demokratlar iktidara geleceklerdir.
 
 Bu defa anlatanın sevabı boynuna diyelim, radyonun akşam ajansında Demokratların kazandığını öğrenen Kurşunlulu Hafız İdris sabahı zor etmiş. Ezandan bir saat evvel gusül abdestini alıp yola düzülmüş,
 
Çarşı Camiinin müezzininden evvel basamakları tek tek sayarak minareye çıkıp o zamana kadar Türkçe okunan ezanı orijinal şekliyle okuyup kazanmanın tadını çıkarmış.

        Hafız İdris´i bilenler pek kalmadı da hayatı ayrı bir hikaye konusudur. "Kuruyan Göl" ü anlatırken çokça bahs ettik Hafız İdris´ten...
Ali Amca çelebi adamdı, nüktedandı, bilgiliydi, aklı eren adamdı. Her meselenin sonunda mesnevinin, gülistanın, bostanın öğüt kısmı gibi hikayeyi anlatır ve bundan alınacak dersle bağlardı. Hoşa giden bu hikayeleri hala çoğumuzun ezberindedir. Ölümünden sonra değişmedi dükkanın tabelası. "ALTINDERE" yazısı kaldı uzun yıllar.Nereden alacaksın sorusu; Ali Dere oldu.İz bırakmak bu olsa gerek...
 KENDİ GİTTİ, İSMİ KALDI YADİGAR!.....

/resimler/2018-10/29/1855576637520.jpg

FETHİ ÖZTÜRK
29.10.2018 22:07:23
Erol Bey, bu güzel yazılarınızla kısmen de olsa tanıdığımız ve hayatımızın da bir parçası olmuş kişileri bu kadar güzel bir siyasi üslupla ve ders verircesine anlatmanız bizleri mutlu ediyor. Saygılarımla.