ZEKİ GÜVEN


YA SİZ NE YAPARDINIZ?



                             YA SİZ NE YAPARDINIZ?

         Ben sürekli paylaştığım gibi eskileri anlatmayı severim. Bildiğiniz gibi Yenipazar´da şimdi harman zamanı. Bu yazımda da bir harman anımı sizlerle paylaşmak istiyorum.

         Yıl 1971-72. Ekin biçme yani orak zamanı. Henüz traktöre takılan biçerimiz yok. Bir iki tane Yenipazar´dan iki tane de Beyyayla´dan orakçımız var. O yıllarda insan gücüyle yani tırpanla, orakla ekin biçildiği için biçmeler uzun zaman alırdı.

          Kuruçayır´dayız. Dört tane orakçı beş altı tırmıkçı yirmi dönüm büyüklüğünde olan tarlaya giriştik. Ben o yıllarda diyrenle (dirgenle) deste yapıyorum ve çalışanlara su taşıyorum durmadan . Akşama doğru buğday tarlasının ekinini bitirdik. Yalnız tarlanın üst tarafında üç dört dönüm bir yer kaldı. Oraya  değirmen arg(k)ından  su taşmış ve zemin çamur olmuş. Buğdaylar hafif yeşil kalmış . Orayı daha sonra biçmek için bıraktık. Yenipazar´a döndük.

           Aradan on gün falan geçti. Biçmeleri bitirdik. Orakçıların işi bitti. Bizde yatılı olarak çalışan Beyyaylalı iki orakçı köylerine dönecekler. Rahmetli babam bunlara birer torba hazırlar. Torbaların içine  çarşıdan aldığı  birer  kilo çay ikişer kilo şekeri ve yolda yemeleri için aldığı yazlık helvayı koyar. Birkaç dilim de ekmek. Kaç yevmiye çalıştılarsa paralarını da ellerine sayar. Yevmiyelerinden başka  " Şu parayı da alın. Giderken Kuruçayır´daki tarlada kalan yeri vurup geçiverin." diyerek onları yolcu eder.

           Helalleşip ayrılırlar. Orakçılar tırpanlarını ve torbalarını  omuzlarına ardıp yola koyulurlar

           Artık biçmeler bitmiş sıra arpaları, yulafları, buğdayları harman yapmaya gelmişti. Arpaları , yulafları bitirdik. Kuruçayırdaki tarlanın buğdayını harman edeceğiz. Orayı sonlara bırakmıştık saplar iyice kurusun diye. Tarlaya vardık. Bir de ne görelim?  Sonradan biçilmek için bıraktığımız üç dört dönüm yer olduğu gibi duruyor. Adamlar biçmeden çekip gitmişler...

           Hatıp Yaşar yani babam hiç tepki vermedi. Ağzından kötü bir söz çıkmadı. " Kurt kuş ne yiyecek. Kalsın öyle. " dedi gülümseyerek. Ve tarlanın desteleri alındı biçilmeyen alan öylece doğaya bırakıldı.

            Bu , benim tarafımdan ve çalışan yevmiyecilerimiz tarafından sık sık gündeme getirildi, konuşuldu, bunun dedikodusu yapıldı.

                                                                   ???

           Aradan bir yıl geçti. Harmandayız. Artık biçerle ekin biçiliyor; batozla harman yapılıyor. Biz her tarlaya patoz kuruyoruz. Harmanın ilk günleri. Evin arkasındaki arpalıkta harman yapıyoruz. Öğleye doğru babam iki adamla harmana çıkageldi. Bunlar bir sene önce ekini biçmeden çekip giden yörükler olmasın mı ? Herkesin ağzı açık kaldı. Çalışanlarımızın çoğu da aynı kişiler olduğu için gelenleri tanıyorlar tabi .  Beyyaylalı yörükler  de yevmiyecilerin onları tanıdıklarını biliyorlar. Harmanda derin bir sessizlik oldu bir an...

           Bu iki kişi Yenipazar´da birkaç gün sağda solda çalışmışlar. Bir gün birine bir gün birine gitmişler. Bunları başka biri götürmeyince kızara bozara babama gelirler. Harmancı durmak istediklerini söylerler. Ama çok utanarak , kızararak, yalvarırcasına. Hareketleri yüz hatları, konuşma tonlarıyla çok pişman oldukları kesin.

            Babam konuyu hiç  açmaz. Hiçbir şey olmamış gibi davranır. "Gelin benimle." der.

           O adamların mahcubiyetleri harman bitene kadar sürdü. Biz de bu hallerinden etkilenerek bu konudan harman boyunca hiç bahsetmedik...

           Aradan kırk beş yıl geçti. Babamın bu sıra dışı davranışı beni çok etkilemiş ki bir anı olarak hafızamda yer etmiş.

           Şimdi hatırlıyorum da  babam çok rahattı onları tekrar harmancı tuttuğunda. 

           Yaşlandıkça babama olan hayranlığım daha da artıyor. Çünkü o hiçbir sıkıntı yapmadan bu kararı verdiğinde henüz kırk beş yaşındaydı.

           Yaşım elli sekiz. Böyle bir durum karşısında ben olsaydım ne yapardım acaba?

           Ya siz ne yapardınız?                 Zeki Güven 12Ağustos 2017 Yenipazar