ZEKİ GÜVEN


ULUSAL BAYRAMLARIMIZ ( ANI )




                                           ULUSAL BAYRAMLARIMIZ

           Unutamadığım anılarımdan biri de çocukluğumdaki ulusal bayramlarımızdı. Eskiden ulusal bayramlarımız bütün yurtta olduğu gibi Yenipazar´da da büyük bir çoşkuyla kutlanırdı. Nahiyelik iken de muhtarlık iken de... Bayram akşamı sanki dini bayram arefesindeymişiz gibi avlular, evlerin önü, sokaklar süpürülürdü. Ortalık tertemiz olurdu. Bayraklar çeyiz sandığından çıkarılır; zengin fakir herkesin evinin penceresinden sarkıtılırdı.

           Bayram günü bütün ilkokul öğrencileri büyükten küçüğe ikili veya üçlü sıra ile öğretmenimiz Satılmış Şahin´in " Uygun adım marş! "  komutuyla Yenipazar´ın içinde bir iki tur attıktan sonra bayram alanında (ilkokulun bahçesi) sıraya geçerdik. Bu yürüyüşlerde bir kız bir erkek öğrenci dövizler taşır; marşlar söylerdik. Bu marşların sözleri ezberimde, ezgileri hala kulağımdadır. 

Annem beni yetiştirdi,

Bu ellere yolladı.

 Al sancağı teslim etti    

 Allah´a ısmarladı. 

         Boş Boş oturma çalış dedi 

         Hizmet eyle vatana.

         Sütüm sana helal olmaz,  

         Saldırmazsan düşmana.                                                                                                             

 Yastığımız mezar taşı,                                                         

 Yorganımız kar olsun,  

 Biz bu yoldan döner  isek,  

 Namus bize ar olsun."   

         Bayram alanında büyük bir ciddiyetle yerimizi alırken Yenipazar halkı da tören alanında yerini almış olurdu. Öğrencilerin önünde kürsü, tam karşılarında protokol. Herkes temiz giysiler içinde... Erkekler traş olmuş vaziyette kürsünün tam karşısında protokolün sağında solunda, kadınlar bembeyaz örtmelerini giymiş yan taraflarda yer alırlardı.

         Saygı duruşu ve İstiklal Marşı´ndan sonra sıra  zamanın mülki amirinin halkın bayramını kutlamasına gelirdi. İşte bu manzara benim çok dikkatimi çeker ve hoşuma giderdi. Yenipazar muhtarı yanına ilkokul müdürünü alır yürüye yürüye önce öğrencilerin önüne gelir: "Bayramınız kutlu olsun çocuklar." Çocuklar: "Sağol." Sonra aynı şekilde kadınların ve  erkeklerin bayramını kutlardı. Kutlama heyeti tam önlerine geldiklerinde kadınların ve erkeklerin ayağa kalkıp gür bir sesle " sağol " demeleri ( gönülden katılım göstergesi) , erkeklerin sapkalarını çıkarmaları ve şapkasız halleri görülmeye değerdi. O yıllarda bütün babalar şapka giyerdi. Heyet geçer geçmez herkes şapkasını hızlıca kafasına geçirirdi.( Şapkasızlığa alışkın değillerdi  demek ki)  Bu töreni izleyen çocukların hayallerininin içinde   büyüyünce  muhtar olmak da vardı kuşkusuz.. 

         Cumhuriyet bayramlarında ise gece fener alayı düzenlenirdi. Ayrıca Atatürk büstünün iki yanında dördüncü beşinci sınıflardan bir kız bir erkek öğrenci  dönerli olarak  nöbet tutardık. Bu nöbetimiz akşam dokuza ona kadar sürerdi.

    /resimler/2017-3/23/1911479703478.jpg

          (Eskiden çok yağmur yağardı. Nisan ayında da aşağı yukarı her gün yağardı. Bu yüzden Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı´nı yerler çamur olduğu için genellikle Merkez Cami´nin avlusunda kutlardık. Bu avlu çayırlık, çimenlikti. İşte yukarıda gördüğünüz bu yazılı taş  o zamanlar bu avluda dikiliydi. İlçe kutlamalarından önce çocukluk arkadaşlarımla beraber kapalı pazar yerini kaldırıp Yenipazar´a büyük bir meydan kazandırdık ve bu taşı caminin avlusundan alıp  bu büyük meydanda fotoğrafta gördüğünüz yere diktik. Şimdiki belediye binası hizasına.  Yazılarını yağlı boya ile boyadık. Ve İzzetlerin çayırından çayır kesip kaidesinin etrafını çimenlerle çevirdik.1987 )

/resimler/2017-4/6/0137121778251.jpg

/resimler/2017-3/31/1731144421045.jpg

         İşte bütün bu yaşananlar  milli duygularımızın, vatan sevgimizin artmasını sağlamış; demokrasi ve cumhuriyet idaresine olan hayranlığımızı artırmıştır. Ne bayramlardı ama! Dini bayramlarımız için kullandığımız "Nerede o eski bayramlar?" sözünü milli bayramlarımız için de kullanabiliriz sanırım. Bilmem katılır mısınız? 

          Cumhuriyetimiz´in kırkıncı yılında (1963) hayal meyal hatırladığıma göre  bu anlattıklarıma ek olarak dört tekerlekli öküz arabaları süslenmiş; her arabanın üstünde bir meslek erbabı çalışır durumda Yenipazar´ın içinde resmi geçit düzenlenmişti. Ellinci yılında meydanda çalgılar çalınmıştı. Onu çok iyi hatırlıyorum. Hatta akranlarımla oynamıştım.

/resimler/2017-3/23/2258198137135.jpg

Montlu delikanlı Zeki Güven. Yaş 14. 29 Ekim1973 Cumhuriyet Bayramı Kutlamaları/Yenipazar

/resimler/2017-3/23/2257399614340.jpg  29 EKİM 1973                           

          Konuşmalardan sonra sıra öğrenci şiirlerine gelirdi. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı´nda en gözde şiir "Vali Olsam" adlı şiirdi. Her öğrenci  okumak isterdi. Bu şiiri okumak beşinci sınıfta bana da nasip oldu. Benden önce bu şiiri Darbukacı Ali Dülger daha önceki sene de Kıbrısların Mahmut okumuştu. Hatta Mahmut Kıbrıs şiiri okuduktan sonra yumruğunu kürsüye vurup inmişti kürsüden. Ali de bunu sürdürmüştü. Benden sonra ise Ergün Özmen´in bir 23 Nisan´da  bu şiiri okuduğunu hatırlıyorum. Babasının bakkal dükkanı vardı. "..., Midesini sevenler,  Çikolata yesinler " dizelerinden sonra avuç avuç çikolata saçmıştı. 

          Öğretmen olduktan sonra bu şiiri her 23 Nisan´da öğrencilerime ben de okuttum. Yazılı hiçbir kaynakta şiire ve şairine rastlamama rağmen... Şiir ezberimdeydi. Bayram programı dökümanlarını dosyalarken bu şiirin altına şairini yazamazdım. Son yıllarda internette de çok araştırdım   ama şiiri ve şairini bulamadım... Emekli ilkokul  öğretmenleri şairini ve varsa diğer dörtlüklerini hatırlayabilir sanırım. İşte o yılların en ünlü şiirinin sözleri:   

    VALİ OLSAM

"Vali olsam bir günlük
Yirmi üç nisanda ben
Çalışırım (bin günlük)düzgünlük 
Yirmi üç nisanda ben

Tam yirmi dört saat                                             
Çalışırım arasız
Çocukları sokarım                                       
Sinemaya parasız

İsteyenler biletsiz
Taşıtlarla gezsinler
Midesini sevenler
Çikolata yesinler 

Sevinsin hep çocuklar
Ağızları tatlansın
Her yirmi üç nisanda
Bayram böyle kutlansın"   

             23 Nisan´da çocuklar arasında çuval yarışı, yoğurt tabağındaki parayı ağız ile yakalama, gözler kapalı yoğurt yedirme, kızlar dikiş dikme, kaşıkla ağızda yumurta taşıma ...gibi yarışmalar da yapılırdı.

            Bayramların en son şiirini İzzet Mustafa Aydın (1904-1974 ) okurdu. İzzet Mustafa Aydın bizim çocukluğumuzda  altmışlı  yaşlardaydı. Bakkaliyesi vardı çarşıda. Ayrıca çiftçilik de yapardı. Aşağımahalle´de (Osmangazi Mah.) otururdu. Pendik´te oturan Yusuf ve Mustafa Aydın´ın dedeleri olur. Her milli bayramda bu şairi belirsiz şiiri büyük bir çoşkuyla okur; gömleğini parçalardı. Galiba askerde ezberlemişti bu şiiri. 

Hain düşman göz dikmiş vatanımı almaya,
İşte geldim vatan için şehit olup ölmeye

Askerim, yalçın yüce  dağlar aşarak,
Ana-baba terk ederek, can vermeye koşarak.

Geldim bu gün düşmanımı bu toprağa bastırmam,
Onun kirli bayrağını vatanıma astırmam.  ( İşte bu dizeden sonra gömleğini göğsünden yırtarak iki yana açardı.) 

Türk askeri tüfeğine, Allah deyip sarılır,
Önünde düşman değil, dağlar olsa yarılır.

Kumandanım, izin verin en ön safa geçeyim,
Baş tarafta sancaktarlık vazifesin göreyim.

../resimler/2017-3/24/2326304759622.jpgİzzet Mustafa Aydın 1904-1974

Ben vuruldum, hain kurşun ciğerimi yakıyor,
Aç göğsümü bak kanıma, ırmak gibi akıyor,

Arkadaşım, düşmanları yurdumuza düşürme,
Al elimden bayrağımı, torpaklara düşürme.

Aman, çabuk bir yudum su veriniz de içeyim,
Allahımdan müjde geldi, cennetime göçeyim,

Tabutumun üzerine altın bayrak örtülsün,
Ben kavuştum Allahıma, bari vatan  kurtulsun.

          Mustafa dede üç dört beyit  okurdu. Ben internette araştırırken şiirin tamamına Face´de rastladım. Tamamı yirmi altı dizedir. Mustafa Aydın´ın söylediği beyitleri buraya aldım. Kimi sözcükleri de günümüz Türkçe´sine çevirdik.  

          Bu şiirin tamamını  "General Cavad bey Alqazar-Şıklınski " adına açılmış Face sayfasında gördüm. Bu general sayfanın sahibi Gürbüz Alkazak´ın dedesiymiş. Cavat Bey Azerbaycan´ı ermeni işgalinden kurtarmak için Osmanlının kurduğu İslam Ordusu´nda görev almış Azerbaycanlı bir komutan. İşte bu marşı Osmanlı Ordusu Bakü´ye girerken söylemiş. Torun Alkazak bu şiiri dedesinden duymuş, ezberlemiş yazıya geçirmiş.

          Nereden nereye? Benim gibi onlarca Yenipazarlının merak ettiği dizeler yıllar sonra bir Türk gencinin dede yadigarını yaşatması  sayesinde bizlere ulaştı. Kendisini kutlarım. Dedesine de rahmet dileyelim.

          İzzet Mustafa Kurtuluş Savaşı´na ve Birinci Dünya Savaşı´na katılmadığına göre bu şiiri askerde ezberlediği kesin. Dolayısıyla  bu şiir Azerbaycan marşı da olabilir Osmanlı marşı da.

           Yazıma son verirken bize bu bayramları çoşkuyla yaşatan öğretmenlerimizi, muhtarlarımızı, nahiye müdürlerimizi; bu toprakları bize vatan yapan atalarımızı saygıyla, rahmetle, minnetle anıyorum. Atatürk´ün dediği gibi ebediyete akıp giden her on  senede bu ulusal bayramlarımızı daha büyük şereflerle, saadetlerle, huzur ve refah içinde kutlarız inşallah.

           Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı´nız kutlu olsun. Zeki Güven Pendik, 22.04.2017 

ilker AYTI
25.10.2017 19:23:52
Biz Bursa´lıyız. Dedemler Bulgaristan göçmeni. Sanırım ilk okulda öğrenmiş dedem bu şiiri bayramlarda okurdu. Dedem 1913 doğumlu sanırım 7-8 yaşlarında ezberlemiş. Paylaşım için teşekkür ederim.