ŞİNASİ KULA


Verin gari bize Büyükerşen´i

Şinasi Kula yazdı


 
Dile kolay, tam üç yıldır yaz tatili ya da kış tatili kavramları altında bir tatil yapmadım. Haziran ayının son haftasında yârimin aylar öncesinden yaptığı rezervasyon sayesinde beş gün de olsa denize olan hasretimizi bir nebze olsun giderebildik. Yanımızda aile dostlarımız Abdullah-Filiz Yalınız çiftinin de olması tatilimize farklı bir anlam kattı. Datça´ya on beş kilometre kala çok güzel bir mekânda göz açıp kapayana kadar geçen zamanda, beynimizin içersindeki yoğunluktan arındık resmen. Ne tek bir gazete okudum, ne bir televizyon kanalına baktım, ne de ikrah getirdiğimiz o malum suratı bir saniye olsun gördüm!

Kaldığımız mekân her anlamda ihya etti bizi ama en çok da nemden arınmış o tertemiz havasına hayran kaldık. Benim ve arkadaşım Abdullah´ın başımızdaki aynı tip şapkalar insanların dikkatini bakın nasıl çekti! Eskişehir Büyükşehir Belediyesinin logosu ve isminin bariz biçimde belli olduğu bu şapkaları gören gerek misafirler gerekse çalışanlar sanki akrabalarını görmüş hissi içerisinde sımsıcak iletişime geçiverdiler bizimle. Sözleşmişçesine muhtelif günlerde, değişik insanlar aynı sempatik soruyu sordu bize; ?Çok güzel olmuş Eskişehir, Büyükerşen ne yapmış o şehri öyle??

Datça´yı yeni ve eski Datça adları altında gezerken de aynı yaklaşımlarda bulundu tanıştıklarımız. Eski Datça bize daha hoş geldi, malumunuz Şair Can Yücel´in de burada müze evi olması sayesinde Eski Datça daha ilgi çeken bir konumda. Sohbet ettiğimiz misafirlerin Eskişehir sözcüğü karşısında yüzlerindeki tatlı tebessümlerine dördümüz de tanığınız lütfen inanın?

Tatil dönüşümüzü Muğla, Aydın üzerinden(ara yollardan)yapma kararı aldık. Çünkü çok sevdiğimiz ve yıllar önce yerleşip bir buçuk yıl yaşam sürdüğümüz Beydağ ilçesini görmek ve İzmir üzerinden dönmek kararı aldık. Aydın´ın Bozdoğan ilçesini de özellikle görmek, Türkiye´nin en meşhur pidelerini de tatmak üzere rotamızı çizdik. Tahinli pide yediniz mi hiç bilemem ama dilerim bu dediğimiz yere bir gün yolunuz düşer. Tahinli pide, Nazilli gülü, yuvarlak pide, üzerine turunç sıkılmış kıymalı pide başta olmak üzere şöyle bir tadarsınız ülkemizin nimetlerini. Aklımda yanlış kalmadıysa, Mikado pide salonu adlı bu mekânın sahibi ve sahibesi tam bir Eskişehir hayranı çıktılar. Eylül ayı içinde çok kısa da olsa kentinizi ziyarete geleceğiz deyip eklediler; ?keşke Büyükerşen´i de bir görebilsek??

İzmir Beydağ, eşimin de sevgi duyduğu 5500 nüfuslu bir ilçedir. Dediğim gibi bir buçuk yıl da görev yaptı bu şirin yerde. Belediye Başkanı sevgili Vasfi Şentürk dostum başta olmak üzere Beydağ´lı canlarımızla yaşanası bir akşamı, dolu dolu bir günü paylaştık. Vasfi başkan da Büyükerşen´e(mahkeme sürecinde)destek olmak adına, İzmir´den gelip adliyede süreci takip edenler arasındaydı geçtiğimiz aylarda. Büyükerşen ismi Beydağ Barajındaki Belediye Restorandaki iftar yemeği sonrası sıkça anıldı?

Ödemiş ve Tire´mizi görmemek olmazdı elbet. Ödemiş´te sıkça anlatılan bir konudur bilmem duydunuz mu hiç? Üç dört arkadaş Ödemiş´ten İstanbul´a gezmeye giderken içlerinden yol yordam görmüş biri diğerlerini şöyle uyarmış; ?agıdeşle, İstanbul´u geldik gari, gari demiyem gari?? Alışveriş ettiğimiz amcamız da Eskişehirli olduğumuzu öğrenince o sevimli lehçesi ile bombayı patlattı; ?verin gari bize Büyükerşen´i??

Bir gerçek var ki, Eskişehir´le özdeşleşen bu ismi her duyduklarında zemheri tilkisi gibi sıtma nöbeti geçiren bir avuç güruh bana kızsa da kızmasa da gerçek bu. Yemin ediyorum en ufak bir mübalağa etmeksizin diyorum ki, Büyükerşen sevgisi Eskişehir dışında daha fazlası ile var?

 

Kapak toplamanın altındaki gerçek bu mu?

Prof. Dr. B. Gültekin Çetiner, çok ilginç bir yazı ile görüşlerini açıklamış. Kısaca şunu savunuyor yazısında?

?Doğa ve insanlara çok zararlı olan pet şişeler toplanmıyor da, neden kapakları toplanıyordu. Bu mavi kapaklar çok mu kıymetli idi. Hayır. Pet şişe üreticileri, ürettikleri bu zararlı maddeyi toplamak ve dönüştürmekle yükümlü idiler. Ama bunları toplamak, biriktirmek ve dönüştürmek hem masraflı hem de zordu. Bu kadar zahmete girmektense, bürokrat ve politikacılarla kol kola girdiler ve bir çare buldular. Pet şişe kapağını toplayan, aynı miktar şişeyi toplamış sayılacaktı. Öyle ya, ellerinde kapak olduğuna göre, elbette şişesi de vardı! Peki bu kapaklar kime toplatılacaktı. Burada ikinci bir oyun devreye girdi. 500 kilo kapak getirilmesi halinde, özürlülere bir adet tekerlekli iskemle verilecekti. Böylece hayırsever halkımız, kandırılarak çöpçü gibi kullanıldı. Tekerlekli iskemlede payımız olsun diye düşünen insanlar mavi kapakları, daha büyük toplama ünitelerine attılar. Üretici bu kapakları ?Çevre ve Şehircilik Bakanlığı´na? göstererek, aynı miktar pet şişe topladığını beyan etti. Hem cezadan kurtuldu, hem de teşekkür aldı. Oysa tek bir şişe bile toplanmamıştı. Denizler, göller, akarsular, yollar, parklar, bahçeler pet şişeler ile dolmuştu ama ağızlarında tek bir kapak yoktu... Bu yazımız da hala ayılmayanlara kapak olsun!?

 

OZANCA

Toprak kokar Anadolu kokar

Beydağı´mın her yanı

Kadir bilir, kıymet bilir

Sevdalıdır insanı

Beydalıyım Beydağlıyım

Beydağa sevdalıyım?Şinasi KULA