ŞİNASİ KULA


Sayın Müftüm, Sayın Din Adamlarımız!

Sayın Müftüm, Sayın Din Adamlarımız!


Sayın Müftüm, Sayın Din Adamlarımız!

On bir ayın sultanı dedikleri en özel aydayız malumunuz. Benden çok daha iyisini bilirsiniz ki bu aylar; insanoğlunun nefsinden arınıp, kin ve öfkeden sıyrılıp, insani erdemlerin pekiştirildiği aylardır. Öncelikle Müslüman âleminin, sonrada tüm insanlığın dünya barışı yolunda ortak hareket etmesi gereken özel zaman dilimidir. Gerek ES TV, gerek kentimizin diğer televizyon kanallarından sizleri dinleme olanağım oluyor. Cuma ve bayram namazlarında minberde okunan dua ve verilen öğütlerinizi(hutbe)dinleme olanağım oluyor. Lakin bana sitem edeceğinizi bilerek, doğru bildiğim bir konuyu açıklamak zorundayım…
 
Neden bu dünya ile değil de büyük çoğunlukta ahretle ilgilidir tavsiyeleriniz ey güzel insanlar? Ya yüzyıllar öncesinden örnekler, ya da hep öbür dünya temalıdır konularınız? Sizler bu toplumun hatta toplumların öncüleri, yön verenlerisiniz. Yaşadığımız dünya ile kirlilikleri ile sistemin yanlışlıkları ile güncel konuları işlemek ve bizlere doğru yön vermek sizin asal görevlerinizden değil midir? Takmışız kafamıza içki haram içki haram! Eyvallah kardeşim bu zıkkım haram ve lanet olsun icat edene. Ama bakın bu toplumun üzerine karabasan gibi çöreklenmiş bir uyuşturucu belası var. Ama bakın 13-14 yaşındaki çocuklar BONZAİ denen bu baş belası maddeyi üç beş lira karşılığında rahatça temin edebiliyorlar.
 
Ama bakın esrardan bin kat daha tehlikeli bu maddeyi satan şerefsiz baronlar bu toplumun içerisinde insanız diye ellerini kollarını sallayarak gezebiliyorlar. Eskişehir'de bu yüzden kaç genç hayatını kaybetmiştir araştırma zahmetine katlandınız mı hiç? Ömrünün baharında bir ahtapot gibi gençliği sarmalayan bu belaya bir gün sizin çocuklarınızın da yakalanma olasılığını göz önüne aldınız mı hiç? Günlerdir bu köşemden yazıp çiziyorum, günlerdir çığlıklar atıyorum. Ne Emniyetten, ne il sağlık müdürlüğünden, ne hastaneler birliği genel sekreterliğinden, ne uyuşturucu merkezlerinden, ne üniversitelerden, ne siz din adamlarından Allah rızası için tek bir yanıt gelmiş değil. Alkolün kötülüklerini bu toplum biliyor da, sizler bu bonzai denen adi meretin kötülüklerinin hangi düzeyde olduğunun ne kadar farkındasınız? Allah rızası için hutbelerde yüreklice bu konuyu incelemek üzere, elinizi taşın altına ne zaman koyacaksınız? Bir konu daha var! Şu kutsal aylarda dahi burnumuzun dibindeki Ortadoğu'da kardeş kardeşi tekbir sesleri eşliğinde gırtlaklıyor. Emperyalist bir güç de İslamiyet'i barbarların ya da teröristlerin dini olarak göstermek adına her soysuzluğu yapıyor. O kirli örgütlerine her türlü gizli desteği sürdürüyor taşeronları aracılığı ile. Ve Anadolu topraklarından bazı gençler gerek kaçırılarak, gerekse kandırılarak o örgütlere militan yetiştirilmek üzere götürüldükleri dillendiriliyor medyada.
 
Bu güzel dinimizin bir barış dini olduğunu, bu tür kirli tezgâhların ve kan akıtmaların Müslümanların işi olamayacağını neden haykırmıyorsunuz hutbelerinizde neden? Anadolu topraklarındaki hoşgörünün Ortadoğu coğrafyasında da hüküm sürdürmek adına oralara mesajlarınızı avazınız çıktığınca neden haykırmıyorsunuz neden? Cennet ve cehennem yüce Allah'ın ömrümüzün finalinde tayin edeceği nihai noktamızdır. Bunları anlatın eyvallah, ama dünya ile ilgili güncel bilgilerle ve olaylarla bezeyip insanlığı aydınlatmak değil midir sizin göreviniz ey Müftüm, Enes hocam, yakinen tanıdığım Himmet hocam? Bu ülkenin dirliği, birliği ve Müslüman'ın Müslüman'ı kırdırılmaması adına hutbelerinizden anlamlı yönlendirmelere ne zaman başlamayı düşünüyorsunuz sorabilir miyim sizlere? Ortadoğu'daki o vahşet görüntülerden ötürü güzel dinimizden kopup misyonerlerin kucağına itilebilecek insanların olabileceği ihtimalini düşündüğünüz oluyor mu? Başınızı yastığınıza koyduğunuzda rahatça uykuya dalabiliyor musunuz bu malum koşullarda? Allah aşkına biriniz bari bu sorularıma yanıt verebilir misiniz? Orada mısınız, susacak mısınız?

OZANCA

Şairler biraz tuhaftır


Bu akşam bendeki resmini yaktım
Gülüşün kayboldu alevlerin içinde
Uykusuz geceleri sana bıraktım
Bitmeyen nöbetlerde sabahı bekle.

Bilmezsin şairler biraz tuhaftır
Her akşam temize çeker aşkını
Gökyüzüne doğru başını kaldır
Yıldızlardan dinle gönül şarkımı.

Her aşkın yazılmış bir ömrü vardır
İnsandır aldanır hiç bitmez sanır
Ansızın çiçekler solar bahçende
İçinde zehirli bir hüzün kalır.

Yalçın BENLİCAN